Mickey 17, Bong Joon-ho’nun kolonyalizm, çevrecilik, din ve siyaset ilişkisi gibi ağır temaları işlediği ancak bunları didaktik olmadan anlatmayı başardığı bir bilim kurgu filmi. Yönetmenin bu alandaki ustalığı, filmi hem düşündürücü hem de izlenebilir kılıyor.

Filmin baş karakteri Mickey (Robert Pattinson), korkunç ölümler konusunda uzmanlaşmış bir tefeciye borçlu olduğu için Timo (Steven Yeun) ile birlikte, başarısız bir politikacı olan Kenneth Marshall (Mark Ruffalo) ve eşi Ylfa (Toni Collette) eşliğinde uzak bir gezegene giden bir koloni gemisine katılır. Timo, pilot olarak işe alınırken, Mickey işe yaramaz olarak kabul edilir ve "Tükenebilir" (Expendable) olarak görev alır. Bu, onun tekrar tekrar ölüp 3D yazıcı ile yeniden üretilmesi anlamına gelir. Mickey için bu hayattaki tek teselli, Nasha (Naomi Ackie) ile olan ilişkisidir. Ancak yerli türle yaşadığı kazara bir temastan sağ çıkması üzerine ikinci bir Mickey basılır ki bu sistemde kesinlikle yasaktır.

Filmdeki temalar oldukça açık verilmiştir: kolonyalizm, doğa-insan çatışması, din ve siyasetin iç içe geçmesi... Ancak bu konular, izleyiciyi sıkmadan, hikâyeye doğal biçimde yedirilmiştir. Bong Joon-ho’nun “Parasite” filmindeki titizlik burada biraz daha gevşemiş; Mickey 17, anlatı bakımından daha dağınık bir yapı sergiliyor. 137 dakikalık süresi bazı anlarda gereksiz alt hikâyelerle dolu olsa da, oyunculuklar filmi ayakta tutuyor.

Robert Pattinson’ın iki farklı Mickey karakterini canlandırması izleyiciye ilgi çekici bir deneyim sunuyor. Toni Collette biraz arka planda kalırken, Mark Ruffalo’nun otoriter ve medyaya takıntılı lider performansı filme esprili bir ton katıyor.

Görsel anlamda film son derece etkileyici. Özellikle yerli tür olan ve Marshall tarafından "sürüngenler" (creepers) olarak adlandırılan canlıların olduğu sahneler, özellikle final sekansında görsel bir şölene dönüşüyor. Renk kullanımının kısıtlı olmasına rağmen her sahnede göze çarpan bir detay mevcut.

Film boyunca Mickey’e tekrar tekrar “Ölmek nasıl bir his?” diye soruluyor. Mickey bu sorudan kaçarken, aslında sistemin onun defalarca ölmesine neden olmasını sorguluyor. Film ilerledikçe Mickey’nin geçmişte yaptığı hatalar nedeniyle kendini cezalandırma ihtiyacı duyduğu ve bu yüzden bu döngüye razı olduğu ortaya çıkıyor. Sonunda ise suçluluğuyla yüzleşip, bunu bırakması gerektiği fikrine yaklaşıyoruz. Film bir noktada seyirciye şunu söylüyor: Geçmiş hatalarınızdan ötürü kendinizi sonsuza dek cezalandırmak zorunda değilsiniz. Ayrıca, sözleşmeleri okumayı unutmayın.

enter image description here