Sosyal medyanın yankı odalarında yeni bir mantra dönüyor, adeta bir tarikat ayini gibi fısıldanıyor: "Yapay zeka ile 1 dakikada 500 video oluştur, YouTube'a yükle, sonra gelsin paracıklar!" Bu cümlenin baş döndüren aptallığı karşısında, aklı başında her insanın aklına şu alaycı soru geliyor: "Madem öyle, Avatar 3'ü ne diye bekliyoruz? Toplanın, 5 dakikada çekiverin de keyfimiz yerine gelsin." İşte bu ses, dijital dünyanın yeni "altına hücum" masalının ardındaki devasa boşluğu ve kokuşmuşluğu görenlerin sesidir. Bu yeni saadet zinciri, kendilerini "Yapay Zeka ile Para Kazanma Serisi" veya "YAPAY ZEKA YOUTUBE PARA KAZANMA" gibi parlak, cilalı başlıklarla pazarlayan bir alay sosyal medya soytarısı tarafından yönetiliyor. Ali K'den Orkun I'ya kadar bir dizi isim, bu yolu finansal özgürlüğe giden bir devrimmiş gibi pazarlama cüretini gösteriyor. Silkelenmek üzere sıraya girmiş keriz adaylarımız da sıraya giriyor. Vaatlerin özü, insanın en ilkel zaaflarına oynayan, karşı konulmaz bir basitlikte: Sıfır emek, sıfır kimlik, sonsuz servet. Pazarlama dili, kitlelerin en derin korkularına ve en açgözlü arzularına hitap etmek için bir cerrah titizliğiyle seçilmiş. "Sıfırdan sesinizi ve suratınızı göstermeden yapabileceğiniz bir konsept" vaadi, kamera karşısına çıkmaktan ödü kopan veya gizlilik takıntısı olan milyonlar için adeta bir siren şarkısı. "Sermayeye ihtiyacınız da yok" yemi ise, cebinde akrep olan ama zenginlik hayalleri kuranları tavlamak için atılmış. Tüm bu zırvalar, tek bir kişinin yapay zeka denen sihirli değnekle "1 milyon dolar seviyesine" ulaşabileceği bir "rönesans dönemi" illüzyonu yaratmak için tasarlanmış. Fakat bu şarlatanların sattığı şey somut bir yetenek veya bilgi değil, soyut bir "sır". Size sundukları ürünler, "50+ Gizli KONSEPT" içeren üç kuruşluk e-kitaplar veya neye hizmet ettiği belirsiz birebir "strateji görüşmeleri" gibi içi kof paketlerden ibaret. Bu, umut tacirliğinin en pespaye, en klasik formülüdür: Size balık tutmayı öğretmek yerine, okyanusu satın alacağınızın hayalini satmak. Bu durum, sadece kötü bir tavsiye olmanın fersah fersah ötesinde, kitleleri psikolojik olarak iğfal eden, hesaplanmış bir pazarlama tecavüzüdür. "Kolay, gizli, anonim zenginlik" masalı, en yüksek ödüllerin sıfıra yakın bir çabayla elde edilebileceğine inanmaya dünden razı, psikolojik olarak savunmasız bir kurban sürüsü yaratır. İşte bu teslimiyetçi zihin yapısı, birazdan ele alacağımız daha karanlık, daha organize dolandırıcılık mekanizmalarının işlemesi için gereken en verimli topraktır.
Bu sahte peygamberlerin "5 dakikada film yapın" meydan okumasına verilecek en tokat gibi cevap, bu zırvaları bizzat teknolojinin yaratıcılarının verileriyle suratlarına çarpmaktır. Gelin, bu içi boş pazarlama balonunu bir iğneyle patlatalım ve bu "sihirli" yapay zeka araçlarının gerçekte ne halt edebildiğine, daha da önemlisi neleri edemediğine bir bakalım. Bu palavraların aksine, mevcut yapay zeka video oluşturma araçları, sizin o hayallerinizdeki uzun metrajlı filmleri veya karmaşık anlatıları üretmek için tasarlanmadı. Onların yetenekleri çok daha dar, çok daha sınırlı. Mesela, o dillerinden düşürmedikleri profesyonel araç Adobe Firefly, size bir sinema filmi değil, lütfedip tam 5 saniyelik bir video klip üretiyor. Asıl amacı, bir film projesinde ara görüntü (B-roll) olarak kullanılacak kısa sahneler, görsel efektler veya animasyonlar oluşturmak. Yani sizin Hollywood projeniz için değil, profesyonel bir kurgucunun işini bir nebze hızlandırmak için var ve ciddi bir insan müdahalesi gerektiriyor. İş dünyası için tasarlanan Google Vids ise size bir sanat eseri değil, en fazla 10 dakikalık bir video taslağı hediye ediyor. Amacı ne mi? Şirket içi sıkıcı eğitimler, duyurular veya toplantı özetleri. Daha da komiği, temel yapay zeka özellikleri şimdilik sadece İngilizce çalışıyor; bu da bizim yerli ve milli fenomenlerin vaatlerini daha en başından dinamitleyen acı bir teknik gerçek. Fotor gibi platformların iddiası ise en azından daha dürüst: "YouTube Shorts ve Instagram Reels'de anında viral olabilecek" tam 4 saniyelik videolar. CapCut, Renderforest ve VEED gibi popüler oyuncaklar ise saniyeler içinde video "oluşturuyor" gibi görünse de, aslında bunu sıfırdan yaratmıyorlar;
şablon bazlı bir sistemle, mevcut stok medya kütüphanelerinden, yapay zeka avatarlarından ve önceden tasarlanmış animasyonlardan bir kolaj yapıyorlar. Yani yaratıcılık değil, montajcılık.
Fenomenlerimizin lütfedip bahsetmediği bir diğer "küçük" detay ise bu oyuncakların maliyeti. O meşhur "sermayeye ihtiyaç yok" yalanının aksine, bu araçların en afili özellikleri, yüksek çözünürlüklü çıktıları ve ticari kullanım lisansları, neredeyse her zaman cüzdanınızı hafifleten ücretli abonelik planlarının arkasında kilitli. Mesela, Google Vids'i adam gibi kullanmak için bile ücretli bir Google Workspace aboneliği bayılmanız gerekiyor. Kısacası, aldatmaca tamamen kullanılan dilde gizli. Bu uyanıklar, video kurgusundaki sıkıcı ve angarya işleri hızlandıran "otomasyonu", size sanatsal ve özgün bir "yaratım" süreciymiş gibi yutturuyor. Bu, size bir hesap makinesi satıp, "Al sana matematik diploması," demekle aynı şey. Bu temel sahtekarlık, tüm bu yapay zeka zenginlik balonunun içini dolduran sıcak ve pis kokulu havanın ta kendisi. Gerçekte ise bu araçlardan dişe dokunur bir sonuç alabilmek, "Prompt Mühendisliği" adı verilen, yaratıcılık, incelik ve saatlerce deneme-yanılma gerektiren gerçek bir beceriye dayanıyor. İşte bu, o fenomenlerin size asla anlatmayacağı o büyük "sır": Asıl iş, yine sizin omuzlarınıza biniyor.
Yapay zeka devriminin bir parçası olmak isteyenler için "eğitim şart" elbette, ama asıl soru şu: Hangi eğitim? Bir yanda üniversitelerin ve ciddi akademilerin sunduğu, ilmek ilmek işlenmiş, derinlemesine programlar; diğer yanda ise sosyal medya fenomenlerinin size "sır" diye yutturmaya çalıştığı birkaç sayfalık PDF'ler ve "hap bilgi" dolu e-kitaplar. Aradaki fark, bir okyanusla ayakkabınıza dolan su birikintisi arasındaki fark kadar. Bu fenomenlerin "eğitim" dediği şey, genellikle birkaç sayfalık e-kitaplar , kısa video serileri ve içeriğinin ne olduğu anlaşılamayan "danışmanlık" seansları gibi komik ürünlerden oluşuyor. Bu ürünlerin ortak özelliği ne mi? Düşük maliyetli, çabucak tüketilebilir olmaları ve size hiçbir geçerliliği olmayan, tuvalet kağıdı niyetine bile kullanamayacağınız bir "uzmanlık" illüzyonu satmaları. Herkesin internetten iki dakikada bulabileceği yüzeysel bilgileri, sanki kutsal bir metinmiş gibi paketleyip size pazarlıyorlar. Bu yaklaşım, gerçek eğitimin ve ustalığın değerini ayaklar altına alıyor ve her şeyin parayla satın alınabileceğine inanan bir enayi kitlesi yaratıyor. Diğer tarafta ise gerçek eğitim kurumları var. Bu kurumlar, yapay zeka yetkinliğinin bir hafta sonu hobisi olmadığını, ciddi bir adanmışlık, zaman ve para gerektirdiğini bilirler.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (ODTÜ SEM) ve İstanbul Üniversitesi gibi kurumlar, haftalarca, hatta aylarca süren sertifika programları sunuyor. Bu programların müfredatları; etik, prompt mühendisliği, algoritmalar ve pedagojik yaklaşımlar gibi, fenomenlerimizin adını bile duymadığı derin konuları kapsıyor. Mezunlarına verdikleri sertifikalar ise e-Devlet üzerinden sorgulanabilen, CV'nize yazdığınızda bir ağırlığı olan resmi belgeler ve bu programların ücretleri binlerce lirayı bulabiliyor. Medya sektörüne yönelik eğitim veren yerlerin "Yapay Zeka ile İçerik Üretimi" programlarıı bile 8 hafta süren ve toplam 64 saatlik yoğun bir içeriğe sahip. Programa katılmak için mülakattan geçmeniz ve derslere %90 devam etmeniz gerekiyor. Bu akademiler, size "tek derste 100 videoyu editleme" gibi pratik vaatler sunuyor, ama bunu bir sihirbazlık numarası olarak değil, öğretilebilir, somut bir teknik olarak konumlandırıyor. Udemy gibi küresel platformlarda yer alan binlerce kurs ise bu alanın ne kadar derin ve uzmanlık gerektirdiğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor. "Pekiştirmeli Öğrenme"den "Yapay Zeka ve Robot Hukuku"na kadar uzanan konular, bu işin ciddiyetini kanıtlıyor. Sonuç olarak, bu fenomenler, halkın yapay zekaya olan merakı ile bu alanda yetkin olmanın gerçekte ne anlama geldiğine dair cehaleti arasındaki uçurumda yaşayan parazitlerdir. Onların size sattığı şey, bir uçuş okuluna gitmek yerine elinize tutuşturulmuş, üzerinde "Uçmak İçin Buraya Bas" yazan sahte bir haritadan farksızdır. Gerçek bilgi ve beceri ise her zaman olduğu gibi zaman, çaba ve doğru kaynaklara yatırım gerektirir.
Bu fenomenlerin yarattığı "yapay zeka = kolay para" kültürü, masum bir abartıdan ya da şirin bir hayalden ibaret değil. Bu kültür, takipçilerini daha tehlikeli, daha organize suç şebekelerinin önüne yem olarak atan bir zemin hazırlıyor. "1 dakikada 500 video yap" vaadine kanan bir zihin, "yatırımına 10 kat getiri garantisi" vaadine de inanmaya dünden razıdır. Bu, abartıdan (hype) suça uzanan, sonu uçurum olan kaygan bir zemindir. Bu aldatmacanın karanlık yüzü, farklı seviyelerde ve giderek artan bir cüretkarlıkla kendini gösteriyor. İlk seviyede, ses klonlama ve veri avcılığı gibi daha basit ama bir o kadar da sinsi yöntemler var. Şikayetvar platformuna yansıyan sayısız bildirim, tehdidin ne kadar gerçek ve kapımıza dayanmış olduğunu gösteriyor. Dolandırıcılar, kurbanları arayarak onlara sadece "Evet" dedirtmeye çalışıyor. Amaçları ne mi? Kaydettikleri bu kısacık ses parçasını, gelecekteki dolandırıcılık eylemlerinde veya sahte onay mekanizmalarında kullanmak. Bu artık bilim kurgu filmlerindeki bir sahne değil, acı bir gerçek. Teyit.org'un analizlerine göre, modern ses klonlama araçları, bir insanın sesini kusursuza yakın taklit etmek için sadece birkaç saniyelik bir ses kaydına ihtiyaç duyuyor. Tehdit, basit ses kayıtlarının çok ötesine, organize suç seviyesine ulaşıyor. Anadolu Ajansı'nın haberleştirdiği büyük çaplı "borsa dolandırıcılığı" vakası, yapay zekanın ne kadar sofistike ve acımasız bir suç aletine dönüşebileceğinin kanıtı niteliğinde. Bu yöntemde dolandırıcılar, kurbanları önce WhatsApp gruplarına çekiyor, ardından onlara sahte bir banka uygulaması indirtiyor ve "Arif Elkin" adında, tamamen yapay zeka tarafından yaratılmış, yüzü, sesi, kimliği sahte bir yatırım danışmanı profiliyle güvenlerini kazanıyorlar. Kurbanlar, o sahte uygulamada paralarının her gün katlandığını zannederken, gerçekte paraları organize bir şekilde buharlaşıyor. Bu tuzağa düşen mağdurların kayıpları, kişi başı 500 bin TL ile 6 milyon TL arasında değişiyor. Bu suç şebekeleri, inandırıcılıklarını artırmak için toplumun güvendiği figürleri, hatta devlet adamlarını kullanmaktan bile çekinmiyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gibi isimlerin görüntü ve seslerini yapay zeka ile taklit ederek hazırladıkları sahte yatırım tavsiyesi videoları, bu suç ağının ne kadar pervasız ve ahlaksız olduğunun bir göstergesi. İşte bu noktada, o "kolay para" vaat eden fenomenlerin rolü kritik bir hal alıyor. Onlar bu suçları doğrudan işlemiyor olabilirler, ama "kolay para" anlatısını gece gündüz pompalayarak bir tür sosyal mühendislik faaliyeti yürütüyorlar. Takipçilerini, gerçekçi olmayan finansal kazanç vaatlerine karşı daha az şüpheci, daha açık ve daha savunmasız hale getiriyorlar. Başka bir deyişle, bu fenomenler, farkında olarak ya da olmayarak, dolandırıcıların potansiyel kurban listesini hazırlayan bir ön eleme mekanizması, bir nevi çöpçatanlık servisi işlevi görüyorlar. Biri kurbanı psikolojik olarak hazırlayıp yumuşatıyor, diğeri ise gelip kasayı boşaltıyor. Bu tür bir dolandırıcılığa maruz kalan vatandaşların, durumu derhal Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na bildirmesi ve en yakın Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunması hayati önem taşıyor.
Bu yazıda çıktığımız yolculuk, sosyal medyadaki zenginlik masallarından başlayıp, teknolojinin soğuk ve acımasız gerçeklerine , oradan gerçek eğitimin paha biçilmez değerine ve nihayetinde yapay zeka destekli suçların karanlık dehlizlerine uzandı. Bu yolculuğun sonunda varılan sonuç, bir tokat gibi net ve sarsıcı: Yapay zeka bir sihirli değnek değil, güçlü bir araçtır. Onu kimin, ne amaçla kullandığı her şeyden daha önemlidir. Bir dahaki sefere, ekranınıza "kolay para" vaat eden bir içerik düştüğünde, onu bir turnusol kağıdı gibi kullanın ve şu kırmızı bayraklara, yani sahtekarlığın parmak izlerine dikkat edin: Eğer size çok az veya sıfır çaba ile olağanüstü kazançlar vaat ediliyorsa, bilin ki bu bir aldatmacadır. Gerçek uzmanlar süreç ve öğrenme üzerine odaklanırken, sahtekarlar "gizli formüller" ve "kısayollar" satmaya çalışır; bu onların imzasıdır. "Bu son şans," "kontenjan sınırlı" gibi baskı taktikleri, aklınızı başınızdan alıp düşünmenizi engellemek için kullanılan en adi numaralardır. Yatırım veya hizmet bedeli adı altında sizden şahsi IBAN numaralarına para göndermeniz isteniyorsa, bilin ki bu organize bir dolandırıcılığın en bariz işaretidir. Ve son olarak, vaatte bulunan kişinin veya kurumun geçmişi, eğitimi, referansları belirsizse veya güvenilir kurumlarla hiçbir bağı yoksa, arkanıza bakmadan kaçın. Yapay zekanın gerçek geleceği, bu pespaye dolandırıcılık hikayelerinden çok daha karmaşık, çok daha nüanslı ve evet, çok daha büyüleyicidir. Örneğin, tamamen yapay zeka tarafından yaratılan ve milyonlarca takipçisi olan
sanal influencer'ların yükselişi, reklamcılığın, etiğin ve gerçeklik algımızın sınırlarını zorlayan, üzerine kafa yorulması gereken gerçek bir tartışma konusudur. Asıl konuşulması, tartışılması gereken konular bunlardır; üç kuruşluk e-kitaplar değil. Unutmayın, yapay zeka bir üçkağıtçının elinde tehlikeli bir dolandırıcılık aletine, bir uzmanın elinde ise bir sanat eserine veya bir bilimsel devrime dönüşebilir. Seçim sizin: Kime inanacağınız, kimi dinleyeceğiniz ve en önemlisi, o "takip et" butonuna kimin için basacağınız. Algoritmayı ve zihninizi siz yönetin, onların sizi yönetmesine izin vermeyin.