Her Şey Beş Dolarlık Bir Hayalle Başladı

Hatırlarsın, on yıl kadar önce dijital dünyada bomba gibi bir fikir ortaya çıktı. Yeteneği olan herkesin, dünyanın dört bir yanındaki müşterilere anında ulaşabileceği, patronun, ofisin olmadığı özgür bir çalışma alanı vaat ediyordu. Adı Fiverr'dı ve her şey sadece 5 dolara satılan işlerle başladı. 2010'da Micha Kaufman ve Shai Wininger bu platformu kurduğunda amaçları, serbest çalışmayı herkes için ulaşılabilir kılmaktı. Grafik tasarımdan metin yazarlığına, seslendirmeden kodlamaya kadar aklına ne gelirse, her türlü dijital hizmet artık "Gig" adıyla paketlenmiş bir ürün gibi alınıp satılabiliyordu. Bu "hizmeti ürün yapma" fikri, freelancer dünyasının en can sıkıcı kısımlarından birini, yani o bitmek bilmeyen pazarlık ve teklif verme süreçlerini ortadan kaldırmayı hedefliyordu. Müşteriler için bu, ne alacaklarını ve ne ödeyeceklerini net bir şekilde görmek ve uygun fiyatlar bulmak demekti. Bizim gibi freelancer'lar içinse, o geleneksel engelleri aşıp yeteneklerimizi doğrudan paraya çevirebileceğimiz yepyeni bir kapıydı.

Ancak bu parlak vaadin arkasında, platformun daha fazla büyüme ve kâr etme hırsıyla, bir freelancer'ın güvenceli, adil ücretli ve özgür bir iş hayatı beklentisi arasında hep bir çelişki vardı. İşte bu çelişki, zamanla modern freelancer'lığın kaderini belirleyecek olan "algoritmanın patron olduğu" bir sistemin temellerini attı. Yaptığımız işlerin, insan emeğinden soyutlanıp standart paketlere dönüştürülmesi, onları bir algoritmanın yönetmesi, sıralaması ve hatta kaderini belirlemesi için harika bir ortam yarattı. Başlangıçta kulağa çok yenilikçi gelen bu yapı, aslında emeğimizin değerini düşüren ve bizleri birer üretim makinesi gibi gören bir yola atılan ilk adımdı. Bu yazı, Fiverr'ın o basit ve güçlü vaatten, en başarılı satıcılarının bile kendilerini kullanılmış ve güvencesiz hissettiği o karmaşık sisteme nasıl dönüştüğünün hikayesidir. Bu sadece bir şirketin değil, aynı zamanda dijital çağda emeğin ve paranın nasıl yeniden şekillendiğinin de bir öyküsü.

Beş Dolarlık İşlerden Borsa Devine

Fiverr'ın hikayesi, ortalığı kasıp kavuran bir startup'tan, 2019'da New York Borsası'nda işlem görmeye başlayan halka açık bir şirkete uzanan inanılmaz bir başarı öyküsü gibi duruyor. Bu değişimin tam merkezinde ise, platformun hem alıcılardan hem de satıcılardan nasıl para kazandığını gösteren, ince ince düşünülmüş bir iş modeli var. Bu para kazanma şekli, platformun önceliklerini anlamak için çok önemli, çünkü ileride yaşanacak tüm sorunların kökeni aslında burada yatıyor. Modelin kalbinde, işin büyüklüğü ne olursa olsun her satıştan kesilen o meşhur %20'lik komisyon var. Yani, 10 dolarlık bir iş yaparsan 2 doları, 1000 dolarlık bir iş yaparsan 200 doları platforma gidiyor. Üstelik Fiverr sadece satıcıdan para kazanmıyor; alıcılar da her alışveriş için %5.5'lik bir hizmet bedeli ve küçük siparişlerde ek bir ücret ödüyor.

Kurucusu Micha Kaufman'ın da sonradan itiraf ettiği gibi, en baştaki o 5 dolarlık model, piyasada dikkat çekmek için kullanılan bir "numara" idi. Platform, bu "ucuzcu" imajından hızla sıyrılarak satıcıların daha yüksek fiyatlar koymasına izin verdi. Hatta daha büyük şirketlere ve bütçelere hitap etmek için, en iyi yeteneklerin sıkı bir elemeden geçirilerek alındığı "Fiverr Pro" diye bir bölüm bile açtı. Bu, "ucuz ve hızlı iş" algısını kırıp daha kaliteli bir pazar yeri olma yolunda atılmış bilinçli bir adımdı.

Haziran 2019'da hisseleri 21 dolardan halka arz edilince, Fiverr artık sadece bir pazar yeri olmaktan çıktı; aynı zamanda yatırımcılarına sürekli büyüdüğünü göstermek zorunda olan bir finans devine dönüştü. Bu yeni durum, şirketin platformu, algoritması ve en önemlisi biz satıcılarla olan ilişkisini kökünden etkileyecek kararlar almasına yol açtı. Rakibi Upwork'ün yaptığı ise aradaki mantık farkını çok net ortaya koyuyor. Upwork'te, bir müşteriyle ne kadar uzun süre çalışır ve ne kadar çok kazanırsan, platformun aldığı komisyon %20'den %5'e kadar düşüyor. Upwork'ün bu sistemi, uzun soluklu ve güvene dayalı iş ilişkilerini desteklerken, Fiverr'ın sabit %20'lik komisyonu bambaşka bir şeyi teşvik ediyor. Şöyle düşün: Platform için bin tane 25 dolarlık işten 5000 dolar komisyon almak, beş tane 5000 dolarlık işten aynı komisyonu almaktan çok daha kolay ve hızlı. İşte bu yüzden, birçok satıcının da fark ettiği gibi, algoritma sürekli daha fazla satış getirecek, daha ucuz ve hızlı biten işleri öne çıkarma eğiliminde. Bu durum, işine hak ettiği değeri biçip düzgün bir kariyer kurmaya çalışan deneyimli freelancer'ların aleyhine işliyor ve platformda adeta bir "fiyat kırma" yarışını körüklüyor.

Pandemi Patlaması ve Kârsız Zirve

Bazen hayatta öyle anlar olur ki, beklenmedik bir olay her şeyi kökünden değiştirir. 2020'de COVID-19 pandemisinin tüm dünyayı eve kapatması, Fiverr için tam olarak böyle bir andı. Şirketlerin bir gecede ofislerden evlere taşınması, dijitalleşme ihtiyacını patlattı ve bu durum, Fiverr'a olan talebi bir anda dev bir dalgaya dönüştürdü. Şirketin gelirleri 2020'de %77 gibi akıl almaz bir oranda artarak 189.5 milyon dolara, 2021'de ise %57'lik bir sıçramayla yaklaşık 300 milyon dolara fırladı. Bu patlama, borsanın da dikkatini çekti. Yatırımcılar akın etti ve şirketin hisse fiyatı Mart 2020'de 25 dolarken, bir yıl sonra 200 doların üzerine çıktı. Fiverr'ın piyasa değeri bir anda 11 milyar doları aşmıştı.

Ancak bu baş döndürücü büyümenin ve yatırımcı coşkusunun arkasında, şirketin finansal raporlarında gizlenen bir gerçek vardı: Fiverr aslında para kazanmıyordu. Tam tersine, para kaybediyordu. 2019'da 33 milyon dolar zarar eden şirket, patlama yılı 2020'de bu zararı ancak 14 milyon dolara düşürebildi. Daha da kötüsü, gelirlerin tavan yaptığı 2021'de zarar 64 milyon dolara, 2022'de ise 70 milyon dolara fırladı. Bu, Silikon Vadisi'nin o klasik "kâr etmesek de olur, yeter ki büyüyelim" stratejisinin ta kendisiydi. Fiverr, şişirilmiş hisse senedi fiyatını ve bir yılda %12,100 artan devasa borçlarını, gözü kara bir harcama çılgınlığı için kullandı. Milyonlarca dolarlık Super Bowl reklamları, Ar-Ge'ye akıtılan paralar ve en önemlisi, Creative Live ve 95 milyon dolarlık Stoke Talent gibi şirketlerin satın alınması, bu stratejinin en net kanıtlarıydı.

Şirket, pandemiyle gelen bu olağanüstü talebin artık "yeni normal" olduğuna kendini inandırmıştı. Ancak dünya yeniden açılıp, uzaktan çalışma rüzgarı dinince ve şirketler tekrar tam zamanlı eleman işe almaya başlayınca, büyüme motoru aniden durdu. Hisse senedi fiyatı, zirve yaptığı noktadan %90'dan fazla düşerek çakıldı ve 10 milyar dolarlık piyasa değeri buhar oldu. Bu çöküşün ardından CEO Micha Kaufman, harcamaları "yeniden ayarlayacaklarını" ve önceliği büyümeden kârlılığa kaydıracaklarını açıklamak zorunda kaldı.

Bu finansal tablo, Fiverr'ın yatırımcılarına sunduğu değer ile biz satıcılara sunduğu değer arasında ne kadar büyük bir uçurum olduğunu gösteriyor. 2020-2021'deki o devasa gelir patlaması, tamamen platformdaki freelancer'ların emeğiyle yaratılmıştı. Ancak bu beklenmedik zenginlik, satıcı desteğini iyileştirmek, daha şeffaf bir algoritma kurmak veya sadakati ödüllendirmek için komisyonları düşürmek yerine, büyük şirketleri satın almaya ve pazarlama kampanyalarına harcandı. Yapılan satın almalar, platformun temelini oluşturan bizlerin deneyimini iyileştirmekten çok, büyük kurumsal müşterileri kapma hedefine hizmet ediyordu. Piyasa tersine döndüğünde ise, bu "yeniden ayarlamanın" faturası, şirketin en sadık ve en eski satıcılarını cezalandıran platform değişiklikleriyle yine biz freelancer'lara kesildi. Kısacası, parayı biz kazandırdık, ama kaymağını şirket ve yatırımcılar yedi. Krizin faturası ise yine orantısız bir şekilde bize çıktı. Bu, platformun satıcı topluluğunu bir iş ortağı olarak değil, büyüme için sıkılacak bir limon gibi gördüğünün en acı kanıtıydı.

Algoritma Bir Verir, Bir Alır

Fiverr'da bir freelancer olmak, ne yapacağı belli olmayan, görünmez ve her şeye gücü yeten bir patrona, yani algoritmaya hizmet etmek demektir. Bu, platformdaki on binlerce satıcının her gün yaşadığı, yılların emeğiyle kurulan işleri bir gecede yok edebilen ve insanı sürekli diken üstünde tutan bir gerçek. Reddit gibi forumlardaki sayısız hikaye, bu "kara kutu" sisteminin nasıl çalıştığını ve hayatlarımızı nasıl alt üst ettiğini gözler önüne seriyor. Satıcılar, performanslarında, yorumlarında veya fiyatlarında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, "Gig"lerinin yani ilanlarının arama sonuçlarında bir gecede nasıl en dibe vurduğunu anlatıyor. Bir gün binlerce olan gösterim sayısı, ertesi gün bir anda yüze düşerek gelir akışını musluktan damlayan suya çevirebiliyor.

Bu keyfi yönetimin en somut örneği, eskiden daha anlaşılır olan seviye sisteminin yerine gelen "Başarı Puanı" (Success Score) sistemi. Bu yeni sistemle birlikte, satıcılar 5 yıldızlı yorumlar almalarına rağmen puanlarının gizemli bir şekilde düştüğünü görmeye başladılar. Mesela, platformda 15.000 dolardan fazla kazanmış, yüzlerce olumlu yoruma sahip bir satıcı, başarı puanının "sihirli bir şekilde" 4'e düşmesiyle bir anda Seviye 0'a indirildiğini ve tüm trafiğini kaybettiğini anlatıyor. Bu, sistemin sadece performansı ölçmediğini, aynı zamanda aktif olarak satıcıları cezalandırdığını da gösteriyor.

Aylar süren belirsizlikten sonra, bir satıcının ısrarlı soruları üzerine Fiverr destek ekibinden gelen itiraf, sistemin acımasız mantığını ortaya koydu: Başarı Puanı, bir satıcının kendi performansının bir ölçüsü değil, aynı kategoride ve aynı fiyat aralığındaki diğer satıcılara göre ne durumda olduğunun bir sıralamasıdır. Yani sen her şeyi dört dörtlük yapsan bile, eğer algoritma rakiplerinin "daha iyi" olduğuna karar verirse, senin puanın düşüyor. Saçmalığa bak. Platformun "iletişim kalitesi" veya "sipariş anlaşmazlıkları" gibi bahaneleri ise genellikle havada kalıyor ve satıcının gerçekte yaşadıklarıyla çelişiyor. Bu durum, satıcıları sürekli olarak birbirleriyle yarıştıkları, birinin kazanması için diğerinin kaybetmesi gereken bir oyunun içine hapsediyor.

Bu sistemin insanlar üzerindeki maliyeti ise korkunç. Freelancer'lar, bu belirsizlik yüzünden yaşadıkları yoğun stresi, kafa karışıklığını ve finansal çöküşü dile getiriyorlar. Yıllarını vererek kurdukları işler bir anda ellerinden kayıp giderken, müşteri desteği net cevaplar vermekten veya bir çözüm sunmaktan aciz kalıyor. Bu belirsizlik, platform üzerinden geleceğe yönelik bir plan yapmayı veya istikrarlı bir gelir elde etmeyi imkansız hale getiriyor.

Aslında, Başarı Puanı sistemi basit bir not verme aracından çok daha fazlası; bu, bir davranış kontrol mekanizması. Platformun "başarı" olarak gördüğü (ki bu her zaman gerçek kalite veya satıcının iyiliği anlamına gelmiyor) şeylere uymamız için bizi zorluyor. Eğer sistem adil olsaydı, bizi zamanında teslimat, ortalama puan gibi net ve sabit kurallara göre ölçerdi. Ama Fiverr'ın bu göreceli ve kapalı sistemi, formülü gizleyerek ve sonucu başkalarının ne yaptığına bağlayarak, bizim konumumuzdan asla emin olamayacağımız bir yapı yaratıyor. Bu belirsizlik, bizi sürekli olarak algoritmanın ne istediğini tahmin etmeye itiyor: Daha mı hızlı teslim edeyim? Fiyatları mı düşüreyim? Mesajlara dakikalar içinde değil de saniyeler içinde mi cevap vereyim? Bu tahmin oyunu, bizi daha çok çalışmaya, daha ucuza iş yapmaya ve platforma sürekli bağlı kalmaya zorluyor ki bunların hepsi müşteri deneyimini iyileştirir ve Fiverr için daha fazla işlem anlamına gelir.

Hatta daha da ileri giderek, bu algoritmik belirsizliğin bir hata değil, sistemin bir parçası olduğu söylenebilir. Bu sistem, satıcıları sürekli "karıştırmak" için bir mekanizma işlevi görüyor. Böylece yeni müşterileri çekmek için her zaman yeni, hevesli ve daha ucuza çalışan freelancer'lar öne çıkarılıyor. Başarılı ve deneyimli satıcılar zamanla fiyatlarını artırır. Bu da platformu fiyata duyarlı yeni müşteriler için daha az çekici hale getirebilir. Algoritma, düzenli olarak eski ve yerleşik satıcıları geriye atıp yenilerini öne çıkararak , arama sonuçlarında her zaman, özellikle de ucuz olanlar olmak üzere, farklı fiyat seçeneklerinin bulunmasını sağlıyor. Bu, müşteri açısından pazar yerini "taze" ve rekabetçi tutuyor. Ama bu süreçte, deneyimli satıcılara tek kullanımlık birer eşya muamelesi yapılıyor ve platformda uzun vadeli bir kariyer kurma fikri baltalanıyor. Sistem, en değerli katkıyı sağlayanları tüketmek pahasına bile olsa, satıcı sadakati için değil, pazarın sürekli canlı kalması için tasarlanmış.

Tükenmişlik ve Kötü Reklamlar Üzerine Kurulmuş Bir Sistem

Bir şirketin karakterini anlamanın en iyi yollarından biri, insanlarla nasıl konuştuğuna bakmaktır. Fiverr'ın reklam ve pazarlama geçmişi, güvendiği yaratıcı toplulukla arasında ne kadar derin bir kopukluk olduğunu gösteren bir dizi fiyaskoyla dolu. Bunlar tek seferlik hatalar değil, şirketin temel felsefesini yansıtan belirtiler. Bu felsefe, yaratıcı emeği, insani değerinden, etiğinden ve sağlığından arındırılmış, alınıp satılabilen bir mal olarak görüyor.

Her şey 2017'deki o meşhur "Doer" (Yapan/İcracı) kampanyasıyla başladı. New York metrosunu ve dergileri süsleyen afişlerde, "Uykusuzluk senin tercihin olan uyuşturucu" ve "Öğle yemeği niyetine kahve yersin" gibi sloganlar vardı. Bu kampanya, tükenmişliği (burnout) ve sağlıksız bir iş-yaşam dengesini övdüğü, gig ekonomisini esneklik yerine bir eziyet olarak gösterdiği için yerden yere vuruldu. Eleştirilere karşı Fiverr yönetimi geri adım atmak yerine, "İnsanların konfor alanlarından çıkmasını istiyoruz" ve "iyi bir kampanya duygu yaratır" diyerek kendini savundu. Bu tepki, eleştirinin özünü anlamaktan ne kadar uzak olduklarını gösteriyordu.

Fiyaskolar bununla da kalmadı. 2019'da başlatılan bir sonraki kampanya, beyaz bir erkek yöneticiyi siyahi bir kadın freelancer ile eşleştiren ve "Kaynakların azalıyor. O, güvenebileceğin bir kaynak" gibi metinler içeren reklamlarla ırkçı ve cinsiyetçi kalıpları kullandığı için kınandı. Bu reklamlar, gig ekonomisindeki güç dengesizliklerini ve adaletsizlikleri eleştirmek yerine, sanki bunları normalleştiriyordu.
En yakın tarihli ve belki de en akıl almaz hamle, 2025'te, yapay zekanın yaratıcı işler üzerindeki etik tartışmalarının en hararetli olduğu bir dönemde geldi. Fiverr, "Yapay zeka kullandığını kimse umursamaz" nakaratlı bir müzikal reklam yayınladı. Bu reklam, platformdaki insan sanatçıları doğrudan hedef alarak, "tatsız," "umursamaz" ve "ortamı okuyamayan kaba bir tavır" olarak nitelendirildi. Sanatçıların mesleklerinin geleceği hakkındaki derin endişelerini hiçe sayan bu mesaj, Fiverr ile topluluğu arasındaki uçurumu iyice derinleştirdi.

Bu tekrarlanan pazarlama hataları, şirketin temel düşünce yapısının bir yansıması. "Doer" kampanyası, sıkı çalışmayı değil, iş ile yaşam arasındaki sınırların yok olmasını kutluyordu; bu durum platforma (daha fazla erişilebilirlik) fayda sağlarken çalışana zarar veren güvencesizliğin temel bir özelliğidir. "Kimse Umursamaz" yapay zeka reklamı ise, bir işin nasıl yapıldığını ve etiğini açıkça değersizleştirerek sadece nihai "sonuca" odaklanıyor. Bu, platformun paketlenmiş "Gig" modeliyle birebir uyumlu. Yıllar boyunca süren bu kampanyalar, hep aynı hatayı yaptı: Freelancer'lara profesyonel ortaklar olarak hitap etmek yerine, onlar hakkında bir makinenin dişlileriymiş gibi konuştular. Bu, şirketin kendi kullanıcılarına nasıl baktığıyla, freelancer'ların kendilerini nasıl gördükleri arasında temelden bir çelişki olduğunu ortaya koyuyor.

Seni Yok Edecek Makineyi Sevmeye Hazır Ol

Fiverr'ın yapay zekaya yönelmesi, hem bir yazılımcı hem de bir sosyoekonomist olarak bakıldığında oldukça karmaşık bir hamle. Şirket, bu adımı dışarıya karşı "freelancer'ları güçlendiren bir araç" olarak sunarken, CEO'su Micha Kaufman'ın sızdırılan e-postasında çalışanlarına ve dolayısıyla tüm freelancer'lara verdiği mesaj çok daha net ve dürüsttü: "Yapay zeka işinizi elinizden almaya geliyor". Bu ikiyüzlü tavır, platformun, kendi kullanıcılarının yerini alacak teknolojiyi bizzat desteklediğine dair derin bir endişe yarattı.

Kaufman'ın mesajı açıktı: "Eğer alanınızda sıra dışı bir yetenek olmazsanız, aylar içinde bir kariyer değişikliğiyle yüzleşmek zorunda kalacaksınız". Bu, "Kimse Umursamaz" reklamıyla birleştiğinde, satıcıların en büyük korkularını doğruladı: Güvendikleri platform, artık onların yerini alacak teknolojiyi pazarlıyordu. Bu durum, özellikle sanatçılar, tasarımcılar, yazarlar ve seslendirme sanatçıları arasında büyük bir paniğe yol açtı.

Fiverr, bu stratejiyi desteklemek için platformuna devasa bir "Yapay Zeka Hizmetleri" kategorisi ekledi ve "Fiverr Go" gibi yapay zeka asistanları sundu. Ancak en tartışmalı yenilik, "Kişisel Yapay Zeka Oluşturma Modeli" oldu. Bu araç, freelancer'ların aylık 25 dolarlık bir abonelik ücreti karşılığında, kendi geçmiş çalışmalarını (ses kayıtları, tasarımlar, yazılar) kullanarak bir yapay zeka modelini eğitmelerine ve bu modelin ürettiği sonuçları müşterilere satmalarına olanak tanıyor.

Bu durum, freelancer'ları tam bir çıkmaza sokuyor. Platform, onlara yapay zekadan para kazanma fırsatı sunduğunu iddia etse de, aslında onlardan kendi temel, insani hizmetleriyle doğrudan rekabet edecek bir ürün yaratmaları ve satmaları için para istiyor. Bir freelancer'ın kendine özgü tarzı, sesi veya tasarım anlayışı, onun en değerli varlığı ve onu diğerlerinden ayıran şeydir. Fiverr'ın yeni aracı, onları bu benzersiz kimliği bir yapay zeka modeline yüklemeye teşvik ediyor. Platform daha sonra, muhtemelen daha ucuza ve anında teslimatla, bu freelancer'ın çalışmasının bir kopyası olan yapay zeka çıktısının satışını kolaylaştırıyor ve bu satıştan yine kendi %20'lik komisyonunu alıyor. Bu, bir freelancer'ın kendi dijital kopyasına karşı, onu barındıran platformda rekabet ettiği bir senaryo yaratıyor. Zamanla bu durum, daha pahalı olan insan hizmetlerinden daha ucuz olan yapay zeka hizmetlerine doğru bir kaymaya neden olabilir. Bu da freelancer'ın kendi pazarını yok ederken Fiverr için gelir yaratmaya devam etmesi anlamına gelir.

CEO'nun sızan e-postası ise sadece dürüst bir uyarı değil, aynı zamanda hesaplanmış bir stratejik hamleydi. Kaufman, yapay zekayı kaçınılmaz bir dış güç gibi göstererek, Fiverr'ı bu değişimin sorumlusu olarak değil, kullanıcıların bu fırtınada yolunu bulmasına yardım eden bir rehber olarak konumlandırıyor. Bu anlatı, uyum sağlama yükünü tamamen bireysel freelancer'ın omuzlarına yıkıyor. Eğer başarısız olurlarsa, bu, güvendikleri platformun onların yerini almayı aktif olarak teşvik etmesi yüzünden değil, "araçları yeterince iyi kullanamadıkları" veya "sıra dışı" olamadıkları için olacaktır. Bu, Fiverr'ın topluluğuna zarar veren ama kârlı bir yapay zeka stratejisi izlemesine olanak tanırken, dışarıya karşı destekleyici bir maske takmasını sağlayan bir tür kurumsal manipülasyondur: "Sizi biz değiştirmiyoruz; değiştirildiğiniz bir dünyada rekabet etmeniz için size araçlar veriyoruz."

Fiverr'da Müşteri Her Zaman Haklıdır

Bir pazar yerindeki gerçek güç dengesi, işler ters gittiğinde belli olur. Fiverr sisteminde, anlaşmazlıkların çözülme şekli ve para güvenliği mekanizmaları, terazinin her zaman alıcıdan yana olduğunu acı bir şekilde gösteriyor. Satıcılar arasında yaygın olan ve somut olaylarla desteklenen şikayetler, sistemin bizleri tek kullanımlık ve güvenilmez bir taraf olarak gördüğü bir yapıyı gözler önüne seriyor.

Satıcıların en temel şikayetlerinden biri, anlaşmazlık çözüm sürecindeki bariz taraflılık. Bir anlaşmazlık durumunda, satıcı işin gerekliliklerini yerine getirdiğine dair ne kadar net kanıt sunarsa sunsun, Fiverr'ın destek ekibinin neredeyse her zaman alıcının tarafını tuttuğu söyleniyor. Bu durum, satıcıları kötü niyetli alıcılara karşı tamamen savunmasız bırakıyor.

En endişe verici sorunlardan biri ise "chargeback" yani ters ibraz tehdidi. Satıcılar, bir siparişin tamamlanmasından ve hatta olumlu bir yorum almasından aylar sonra, alıcının bankası veya PayPal aracılığıyla bir ters ibraz başlatması nedeniyle hesaplarından para çekildiğini bildiriyor. Bu durumlarda satıcının neredeyse hiçbir itiraz hakkı yok ve genellikle hesaplarında eksi bir bakiye ile kalakalıyorlar. Bu, kazandığınız bir paranın bile hiçbir zaman gerçekten güvende olmadığı anlamına geliyor.
Platformun cezalandırıcı algoritması yüzünden, tek bir kötü yorum veya puanlardaki küçük bir düşüş, bir ilanın görünürlüğünü tamamen yok edebilir. Bu gerçeklik, alıcılara satıcılar üzerinde muazzam bir güç veriyor. Bazı satıcılar, alıcının talepleri mantıksız olsa bile, olumsuz bir yorumdan kaçınmak için para iadesi yapmaya veya ek işler sunmaya mecbur hissettiklerini ifade ediyor. Bu, sistemin alıcılar tarafından bir silah olarak kullanılabileceği bir ortam yaratıyor.

Daha sağlam sözleşme ve ödeme koruması sunan Upwork gibi platformların aksine, Fiverr'ın sistemi satıcılara dolandırıcılığa veya kötü niyetli alıcılara karşı çok az koruma sağlıyor gibi görünüyor. Genel kanı, Fiverr'ın bir alıcıyı elinde tutmak için bir satıcıyı gözden çıkarmaktan asla çekinmeyeceğidir.
Bu alıcı odaklı sistem bir hata değil, bilinçli bir iş stratejisi. Herhangi bir pazar yerinde, parayı getiren taraf olan alıcı genellikle önceliklidir. Alıcılar için sorunsuz bir iade veya anlaşmazlık süreci, onları daha güvende hissettirir ve alışveriş yapma olasılıklarını artırır, bu da platformun toplam işlem hacmini ve gelirini yükseltir. Fiverr, (sayıca çok ve kolayca yeri doldurulabilir olarak görülen) bireysel satıcıları küstürme veya kaybetme maliyetinin, bir alıcının kötü bir deneyim yaşayıp platformu tamamen terk etme maliyetinden daha düşük olduğunu hesaplamıştır. Bu nedenle, sistem "bozuk" değildir; tam olarak tasarlandığı gibi çalışmaktadır. Bu, dolandırıcı veya memnuniyetsiz alıcıların finansal riskini satıcılara yıkan bir risk yönetim sistemidir. Platform ise artan alıcı güveninin keyfini sürer.

En İyiler Bile Gidiyorsa

Bir sistemin ne kadar sağlıklı olduğunu anlamanın en iyi yolu, genellikle o sistemin en başarılı, en tepedeki üyelerinin ne yaptığına bakmaktır. Onlar, küçük sorunlardan kolay kolay etkilenmezler. İşte bu yüzden, Fiverr'ın en üst düzey, en çok kazanan satıcıları platformu terk etmeye başladığında, bu durum basit bir memnuniyetsizlikten çok daha fazlasını, sistemin temelden çürüdüğünü gösterir. Onlar, adeta madendeki kanaryalar gibidir; onların sessizliği, havanın herkes için zehirli hale geldiğinin bir uyarısıdır. Bu toplu kaçışın en bilinen isimlerinden biri, platformda 1.4 milyon dolardan fazla kazanan bir yazar olan Levi Newman. Newman, yıllarını verdiği ve başarısının temelini oluşturan Fiverr'dan "kötü yönetim ve satıcı topluluğuna kötü muamele" nedeniyle ayrıldığını herkese duyurdu. Newman'ın hikayesi çok önemli, çünkü sorunun sadece yeni veya zorlanan satıcılarla sınırlı olmadığını, platformun en büyük kazanç kapılarını bile etkilediğini gösteriyor. Bu kadar başarılı olmasına ve hatta CEO ile bizzat tanışmasına rağmen, şikayetlerinin hiçbir zaman duyulmadığını hissetmesi, sayısız küçük satıcının yaşadığı çaresizliği özetliyor.

Newman yalnız değil. Çok sayıda "Top Rated" ve "Pro" satıcı, bu yazıda anlattığımız sorunların birikimli etkisi nedeniyle Fiverr'ı terk ettiklerini veya artık eskisi gibi önemsemediklerini açıkladı. Bu deneyimli profesyonellerin ayrılma nedenleri şaşırtıcı derecede aynı: ne yaptığı belli olmayan ve cezalandıran algoritma, anlaşmazlıklarda destek görememe, tek kullanımlık bir eşya gibi hissetme ve şirketin yapay zekaya yönelik umursamaz tavrı.

Bu hikayelerin temelinde yatan ortak duygu, güvenin tamamen bitmiş olması. Satıcılar artık platformun kendi çıkarlarını düşündüğüne veya istikrarlı, uzun vadeli bir kariyer için uygun bir yer olduğuna inanmıyorlar. En başarılı satıcıların ayrılması, sadece bir gelir kaybı değil, aynı zamanda bir itibar ve güven kaybıdır. Bu insanlar, platformun en değerli varlıklarıdır; kaliteli müşterileri çeker, ciddi paralar kazandırır ve yeni satıcılara ilham verirler. En dayanıklı grubun bile sistemi artık sürdürülemez bulması, sorunların yüzeysel olmadığını, platformun iş modelinde temel ve yapısal kusurlar olduğunu gösterir. Onların gidişi, bir itibar boşluğu yaratır. Eğer milyon dolarlar kazananlar bile sistemin hileli ve sürdürülemez olduğunu düşünüyorsa, bu, tüm topluluğa Fiverr'da bir kariyer kurma vaadinin bir hayal olduğu yönünde güçlü bir mesaj gönderir. Bu, sadece bir gelir kaybı değil, Fiverr'ın tüm markasının temelini oluşturan o "başarı hikayelerinin" kaybıdır.

Yolun Sonundaki Platform

Fiverr'ın hikayesi, en başta sunduğu "herkese fırsat" vaadinden, algoritmanın kontrol ettiği ve güvencesizliğin kol gezdiği bir gerçeğe uzanan çalkantılı bir yolculuğu anlatıyor. Bu yolculuk, borsaya açık bir şirketin para kazanma baskısının, platformun bel kemiğini oluşturan biz freelancer'ların günlük hayatını nasıl cehenneme çevirdiğini gösteriyor. Bu yazı boyunca sunulan kanıtlar, Fiverr'ın asıl sadakatinin, değerini yaratan biz emekçilere değil, işlem hacmini ve hisse senedi fiyatını en üste çıkarma hedefine yönelik olduğunu gösteriyor. Algoritmanın her şeye karar verdiği sistemler, müşteri odaklı politikalar ve yapay zekaya yönelik agresif adımlar, bu temel önceliğin doğal sonuçlarıdır.

Fiverr'ın geleceği, bir yol ayrımında duruyor. Şirketin batması pek olası değil ; ancak önünde iki net yol var. Mevcut yoluna devam edebilir; sürekli yeni, ucuza çalışan satıcıların geldiği, eskinin hızla gözden düştüğü bir pazar yeri haline gelebilir. Bu strateji, kısa vadede satışları koruyabilir, ama uzun vadede kalite ve itibarını yerle bir etme riskini taşır. Diğer yol ise, satıcılarıyla arasındaki o kırık güveni onarmak için temel bir değişiklik yapmasını gerektirir. Bu, daha fazla şeffaflık, daha adil kurallar ve satıcılarının uzun vadeli başarısına gerçek bir yatırım yapmak anlamına gelir. Ancak bu yol, borsadaki yatırımcıların kısa vadeli büyüme beklentileriyle çatışabilir.

Sonuç olarak, Fiverr'ın öyküsü, tek bir şirketin hikayesinden çok daha fazlası; o, tüm bu "gig ekonomisi" denen şeyin küçük bir özeti gibi. Dijital emek hakları, algoritmaların şeffaflığı ve insan yaratıcılığını ve uzmanlığını sonsuzca değiştirilebilir mallar olarak görmeyen daha sürdürülebilir serbest çalışma modellerinin oluşturulması konusunda acil bir konuşma başlatma ihtiyacını vurguluyor. Geleceğin çalışma dünyası şekillenirken, Fiverr'ın seçtiği yol, milyonlarca dijital emekçi için sadece bir iş platformunun değil, aynı zamanda umudun ve güvencesizliğin de bir sembolü olmaya devam edecektir.